Diyabet, Şeker Hastalığı ve Yapılması Gerekenler
Diyabet Nedir?
Diyabet, vücudunuzunda pankreas adlı salgı bezinin kafi oranda insülin hormonu üretmemesi yahut ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumun da gelişen ve ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Sonuç olarak fert, yediği besinlerden kana geçen şekeri doğrusu glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).
Yediğimiz besinlerin özellikle karbonhidrat içeren besinlerin çoğu vücutta enerji için kullanılmak üzere glukoza dönüştürülür. Midenin arka yüzeyinde yerleşik bir organ olan pankreas, kaslarımızın ve öteki dokuların kandan glukozu alıp enerji olarak kullanmalarını elde eden “insülin” adında olan bir hormon üretir. Besinlerle kana geçen glukoz, insülin hormonu aracılığı ile hücrelere girer. Hücreler glukozu yakıt olarak kullanır . Eğer glukoz miktarı vücudun yakıt ihtiyacından fazla ise karapişmemişerde (şeker deposu=glikojen), yağ dokusunda depolanır.
Diyabeti olmayan bir birey kan şekeri düzeyi açlık halinde 120 mg/dl, tokluk halinde (yemeğe başladıktan iki saat sonrasında) 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlıkta veya toklukta ölçülen kan şekeri düzeyinin bu değerlerin üstünde olması diyabetin varlığını gösterir.
Bir ferdin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü yada Oral Glikoz hoşgörü Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli saklı şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl yada daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.
OGTT’de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri kıymeti önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.
Şeker hastalığı (Diyabet) nedir?
Halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan diabetes mellitus bir diğer adıyla diyabet pankreastan salgılanan insülin eksikliği yada etkisizliği sonucu ortaya çıkan kan şekeri yüksekliğinin söz konusu olduğu yaygın görülen bir hastalıktır.
Vücudun ihtiyaç duyduğu enerji temel gıda öğeleri protein, yağlar ve karbonhidratlardan sağlanır. Bu gıda öğelerinin en önemlisi parçası ‘glikoz’ doğrusu basit şekerdir.
Glikozun önemi, en başta beyin olmak üzere vücudun en önemli enerji kaynağı olmasından doğar. Hücreler ihtiyaç duydukları glikozu pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla kullanır. İnsülin hormonu vücutta yapılamaz ise glikoz enerji olarak kullanılamayacak ve kan şekeri terfi edecektir.
Diyabet hastalığının yaygınlaşmasında değişen yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıkları etki göstermektedir. Tertipli ve dengeli beslenme prensiplerine uyarak hareketsiz yaşam seçiminı terk etmek diyabet hastalığından korunmak mümkün hale gelebiliyor. Diyabet tanısı konulmuş olan hastalar uygun şekilde tedavi edilmediğinde beklenen yaşam süresi 8 yıl kısalmaktadır.
Şeker hastalığı (Diyabet) kimlerde görülür?
Diyabet hastalarının kanında şeker miktarı artmakta ve böbreklerden dışarı atılmaktadır. Pankreasın kafi oranda insülin hormonu üretmemesi veya ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda ortaya çıkan diyabet yeni doğmuş bir bebekte de 80 yaşında bir bireyde de görülebiliyor.
Kentleşme ile beraber gelen hareketsiz yaşam tarzı, yanlış beslenme alışkanlığıyla beraber tüm dünyada gittikçe yaygınlaşan diyabete çoğunlukla aşırı kiloluluk eşlik etmektedir.En sık orta yaş ve üzerindeki kişilerde görülmektedir.
Beslenme alışkanlığındaki yanlışlıklar neticesinde son yıllarda çocuklarda, genç erişkinlerde aşırı kiloluluk görülme sıklığının artış göstermesi diyabetin başlama yaşını öne çekebiliyor.
Şeker hastalığı (Diyabet) çeşitleri nedir?
Diyabetin birden fazla tipi vardır. Diyabet hastalığı sınıflaması en son biri olan şekle bakılırsa;
Tip 1 diyabet,
Tip 2 diyabet,
Gebelik (Gestasyonel) diyabeti,
diğer sebepler (ilaç kullanımına dayalı, hormonal bozukluklara dayalı v.B) olarak belirlenmiştir.
Toplumda en sık rastlanan diyabet türleri Tip 1 ve Tip 2’dir.
Tip 1 Diyabet
Tip 1 diyabet insülin hormonunun mutlak eksikliğinde meydana gelir. Tip 1 diyabet, bağışık sisteminin virüs, ilaç, aşılanma, fizik yada psişik stres v.B bir nedenle normalden sapması sonucu insülin yapımını üstlenen pankreas beta hücrelerinin tahribi sonucu gelişir. Bu tahribat %80’in üzerine geldiğinde şeker hastalığı belirtileri ortaya çıkmaya başlarBu hastaların ne olursa olsun ömür boyu insülin tedavisi almaları gereklidir.
Tip 2 Diyabet
Bu şeker hastalığı türünün başlangıç döneminde pankreas kafi oranda insülin salgıladığı halde salgılanan insülin hücreler tarafınca kullanılamaz. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde ise pankreastan insülin salgılanması yetersiz hale gelir. Tip 2 türündeki şeker hastalığında uzun yıllar klinik olarak bir emare görülmeyebilir.
Enfeksiyon, ameliyat, gebelik, stres veya fazla kilo alınması diyabeti klinik olarak ortaya çıkarabilir. Tip 2 diyabet genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Aile fertlerinde şeker hastalığı olanlar, aşırı kilolu kişiler, 4 kilo’dan daha ağır bebek doğuran kadınlarda bu tür şeker hastalığının görülme riski daha fazladır.
Şeker hastalığı (Diyabet) emareleri nedir?
Tüm hücrelerin ve dokuların etkilendiği diyabet hastalığında, düzenli tıbbi bakım gerekmektedir. Hastaların en tipik şikayetleri; çok su içme, sık idrara çıkma (özellikle geceleri) ve anormal biçimde iştah artışı olarak bilinmektedir. Hastalığın emareleri ise; kilo kaybı, bulanık görme, idrar yolu enfeksiyonları, mantar enfeksiyonları gibi çok geniş bir yelpazede yer verilmiştir.
Tip 1 şeker hastalığı emareleri nedir?
. Diyabetin emareleri şu şekilde sıralanabilir;
Bulantı-kusma
Halsizlik, bitkinlik
Karın ağrsıcaklıkDerin teneffüsNefeste aseton kokusu
Dalgınlık
Özellikle geceleri sık idrara gitme
Ağız kuruluğu
Çok su içme
Ciltte kuruluk
Tip 2 şeker hastalığı emareleri nelerdir?
İştah iyi olmasına karşın kilo kaybı
Kimi durumlarda görme bozuklukları
Cilt yaralarının geç iyileşmesi
Kaşıntı
Sık sık enfeksiyon gelişmesi (özellikle idrar yolu enfeksiyonu)
Ellerle ve ayaklarda uyuşma-karıncalanma
hanımlarda vajinal akıntı, kaşınma yakınmaları
Derin solunum, soluğun aseton (ekşimiş elma benzer biçimde)kokması, dilde kuruluk, uyku hali Tip 2 diyabette komanın belirtileri olup derhal hastaneye başvurmayı gerektirir.
Şeker hastalığı (Diyabet) tanısı nasıl konulur?
Dünyanın hemen bölgesinde çok yaygın olarak görülen şeker hastalığı neredeyse salgın halinde her geçen gün artmaktadır. Dünya sağlık Örgütü’nün verileri şeker hastalığının görülme sıklığını gözler önüne sermektedir. Verilerde 2035 yılına gelindiğinde dünyada tahmini diyabetli sayısının 592 milyon olacağı görülmektedir.
Türkiye’de şeker hastalığının görülme sıklığı yüzde 13,7’dir. Türkiye’de bazı bölgelerde diyabet sıklık oranı yüzde 20’leri bulmaktadır.
Tanı doktor muayenesi ve kan şekeri ölçümü ile konulmaktadır. Diyabet takip edeni uzman doktorlar eşliğinde yapılmakta ve ömür boyu sürmektedir.
Diyabet doğru yöntemler ve yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilir bir hastalıktır. Şeker hastalığı belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi ve süre kaybedilmeden önlem alınması elzemdir.
Şeker hastalığı doğrusu diyabet tanısı kan şekeri ölçümleri ve şeker yüklenmesi ile konulabilmektedir. En az 8 saat süren açlıktan sonrasında bakılan açlık kan şekeri (AKŞ) veya yemek sonrası ikinci saat bakılan tokluk kan şekeri (TKŞ) şeker hastalığı teşhisi için düşünce vermektedir.
Gün içinde açlık tokluk dikkate alınmadan tesadüfsal olarak bakılan kan şekeri kıymeti de şeker hastalığı teşhisinde kullanılabilmektedir. Diyabet teşhisi konulması için bu değerlerin birkaç ölçümle daha teyit edilmesi gerekmektedir.
HbA1c denilen tetkikle de şeker hastalığı tanısı konulabilmektedir. Bu tetkikle kan glikozunun bir üç ay arası değerlerinin ölçümü yapılmaktadır.
OGTT, oral glikoz testi ile de bilinen şeker hastalığı şikayeti olmayan; fakat şeker hastalığı riski taşıyan kişilere genellikle 75 gram glikoz kullanılarak şeker yükleme yapılabilir.
Tip 1- Tip 2 şeker hastalığı tedavi şekilleri nelerdir?
Şeker hastalığı tedavisinde amaçlanan şey kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Diyabet komplikasyonlara niçin olabileceği için ihmal edilmemesi gereken çok önemli bir hastalıktır. Şeker hastalığı tedavisinde; hem günlük iyilik halini oluşturmak aynı zamanda uzun dehemmiyet komplikasyonların gelişiminin önüne set çekilmek istenir.
Şeker hastalığının tedavisinde değişmez kurallar; eğitim, dengeli beslenme düzeni, egzersizdir.Tip 1 şeker hastalığında ömür boyu insülin kullanmak gereklidir.
Tip 2 diyabette önerilen yaşam biçimı değişimleri ile kan şekeri düzeyleri düzgüsel sınırlar içinde tutulamaz ise ağızdan hap olarak alınan ilaçlar tedavi planına eklenmiş olur. Tip 2 şeker hastalarının bazılarında ise kan şekeri düzeyini düzgüsel sınır altında tutabilmek için geçici veya kalıcı süreyle insülin tedavisine ihtiyaç duyulabilir.
İnsülin tedavisinin mecburi olduğu haller, şeker hastasının pankreasındaki hücrelerin yeterli oranda insülin üretememesine bağlıdır. İnsülin tedavisi geçici veya kalıcı olabilir. İnsülin tedavisinin kalıcı süre ile uygulanması zorunluluğu hastanın pankreasındaki hücrelerin yeterli miktarda insülin üretememesine bağlıdır.
Diyabet eğitimi, diyabet hastalarının ve yakınlarının şeker hastalığı bulgularına, doğru beslenme planına, şeker hastalığına bağlı gelişen hastalıklara dair bilgi sahibi olmasına (komplikasyonlar), şeker hastalarının kendi kendilerini takip edebilmesini, kan şekerin iyi mi ölçüleceğine dair bilgilerini öğrenmesini ve öğrendiklerini gmeşhurk hayatta uygulanmasını kapsamaktadır. Nitekim diyabet eğitimi tedavide olmazsa olmazlardandır.
Kan şekeri kıymeti kaç olmalı?
Açlık kan şekeri 126 mg/dL’den yüksek, rastgele ölçülen kan şekeri düzeyi 200mg/dL’den yüksek, şeker yükleme testi sırasında 2.Saat kan şekeri düzeyi 200mg/dL yada üzerinde, HbA1c kıymeti % 6,5’tan fazla ise ise fert diyabetli olabilmektedir ve zaman kaybetmeden uzmana başvurmalıdır.
Şeker hastalığından korunmak için neler yapılmalı?
Tip 1 şeker hastalığının önlenmesini sağlayabilecek etkin bir tedavi yöntemi günümüzde mevcut değildi. Nitekim Tip 1 diyabetin komplikasyonlarından korunmak için erken tanı elzemdir.
Tip 2 şeker hastalığı ve komplikasyonlarından korunmak için öneriler:
yeterli ve dengeli beslenme sağlanmalı; günde minimum beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.
Şeker şeklinde bayağı karbonhidratlar yerine tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller tercih edilmeli, bayağı karbonhidratlar günlük enerjinin yüzde 10’unu aşmamalıdır.
Günlük tüketilen tuz miktarının 5 g’ı aşmamasına dikkat edilmelidir.
Hareketli yaşam tarzı benimsenmeli, haftanın minimum 5 günü düzenli olarak minimum 30 dakika orta yoğunlukta aktivite yapılmalıdır. (tempolu yürüyüş vb.)
Aşırı kilolular kilo kaybı sağlamak için daha çok fizyolojik aktivite yapmalıdır.
Sigara kullanılmamalı, aşırı alkol tüketilmemelidir.
Boya uygun vücut ağırlığı hedeflenmelidir.
Günlük ihtiyaç duyulan enerjinin yüzde 25-30’u yağlardan sağlanmalı, enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı yüzde 10’un altında olmalıdır.
Şeker ameliyatı nedir, kimlere yapılır?
Tip 2 şeker hastalığında, kan şekeri düzeyini düzgüsel sınırlarda tutmak için bazı hastalara ilaç tedavileri, bazı hastalara da insülin desteği uygulanmaktadır. Ömür boyu sürmekte olan diyabet takip edeni esnasında hastaların hareketli yaşam biçimı, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmaları da sağlanmaktadır. Tüm bu önlemlerin yetersiz kaldığı durumlarda Tip 2 diyabet tedavisi için cerrahi seçenek gündeme gelebilmektedir.
Diyabet yaşam biçimı değişikliklerine ve ilaç tedavisine uyulduğunda başarı ile kontrol altında tutulabilen bir hastalıktır. Ancak hastalığın ciddi seyri yada hastanın tedaviye uyum problemi şeklinde nedenlerden dolayı hastalığa bağlı ciddi organ hasarları gelişme riski var ise , diyabet hastalarının çok az bir kısmında cerrahi tedavi düşünebilir.
Şeker hastalığında ilaçsız tedavi mümkün mü?
Şeker hastalığında ilaçsız tedavi, erken tanı döneminde özellikle yüzde 10’ları gören bir kilo kontrolü sağlandığı takdirde Tip 2 diyabetli hastaların başarılı bir şekilde tedavi edilmesine destek sağlar; fakat hastalık için tam bir iyileşme sağlayamaz.
İlaç tedavisi hastaların durumuna gore belirlenebilmektedir. Öte taraftan diyabeti tedavi edici organik bir ürün henüz bulunmamaktadır.
Şeker hastalığının yol açtığı öteki organ hasarları (komplikasyonlar) nedir?
Şeker hastalığı teşhisi konulan bazı insanoğlu uzun seneler bu hastalıkla yaşamalarının ardından bazı komplikasyonlar ile karşılaşabilir. Bazı şeker hastalarının gözlerinde, böbreklerinde, sinirlerinde ve ayaklarında bazı problemler çıkabilir. Yüksek gerilim riski, kalp ve damar hastalıkları riski de diyabet hastalarında artmakta, diyabet hastalığı ilerledikçe bazı organlarda tahribat gerçekleşebilmektedir.
Şeker hastalığı; el, ayak parmaklarına, deriye ve vücudun diğer yerlerine kan taşıyan minik damarlarda hasar meydana getirebilir. Özellikle tansiyonu da yüksek olan yüksek kan şekerine sahip şeker hastalarının ufak kan damarları zayıflayabilir, alyuvarların esneklik kaybetmesiyle beraber minik kan damarları bu durumdan zarar görebilir. Sonuç olarak hasara uğrayan zayıflayan damarlar çoğu zaman çatlar.
Şeker hastalığının maksimum hasar verdiği organlardan biri de gözlerdir. İlerleyen şeker hastalığı kontrol altına alınmadığı takdirde gözle ilgili bazı sorunları da beraberinde getirebilir.
Diyabet tanısı konulmuş olan hastalar mutlaka göz dibi muayenesinden geçmelidir. Şeker hastalığının yol açtığı göz problemlerının erkenden fark edilmesi bu problemlerın hastanın yaşamını etkileyecek düzeye gelmesini önleyecek önlemlerin alınmasını sağlar.
Şeker hastalığının yol açabildiği bazı gözle ilgili sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Katarakt oluşumuna sebep olmak, kataraktın oluşumunu hızlandırmak,
Göz içi basınç artışına neden olmak,
Retinada görme merkezinde ödem oluşturarak görme kaybına niçin olmak,
Retinadaki yaygın hasar neticesinde göz içi kanamaları, bant oluşumu, retina ayrılması benzer biçimde rahatsızlıklar meydana gelebilmesi,
Kan şekerindeki oynamalara bağlı olarak göz kırıcılığı şu demek oluyor ki gözlük numarası değişikliklerine niçin olabilir.
Şeker hastalığı aynı zamanda süreç içinde böbrek sağlığını olumsuz etkileyebilir, hastayı böbrek yetmezliğine kadar götürebilir. Diyaliz tedavisi gören hastaların % 30-40’ında şeker hastalığına dayalı böbrek yetmezliği vardır.Diyabetik hastalarda görülen böbrek hastalığına diyabetik nefropati denir.
Şeker hastalığına dayalı böbrek hastalığı için erken tanı çok önemlidir. Zira nefropatinin erken dönemde tanısı konulursa yoğun insülin ve sıkı kontrol ile ilerlemesi durdurulabilmekte ve geriye döndürülebilmektedir.
Kalp ve kan damarları, diyabeti olmayan insanlarda da hasar görebilir fakat diyabetli hastalarda daha yüksektir. Öyle ki şeker hastalarında kalple ilgili sorunların görülme sıklığı, şeker hastası olmayanlara gore 2-4 kat daha fazladır. Şeker hastalarının kanlarındaki şeker yüksekliğine bağlı olarak kalp damar yapısı bozulmakta, damar sertliğiyle beraber damar tıkanıkları oluşmaktadır. Neticede kalp, kanı gittikçe tıinanan damarlardan geçirebilmek için daha çok çalışmak zorunda kalır. Bu durum kalp krizlerinin, inmelerin gelişmesine, tansiyonun yükselmesine, kollara, bacaklara ve başa yetersiz kan gitmesine niçin olabilir.
Şeker hastalarının olası bir kalp hastalığı riskine karşı tansiyon ve kolesterol değerlerini düzenli olarak denetim ettirmeleri gerekmektedir. Hipertansiyon ve yüksek kolesterol ikilisi sık görülen kardiyak sorunlardandır. Hastalara, kan yağları ( total kolesterol, HDL, LDL ve trigliserid) düzeylerini 3-6 aylık aralıklarla ölçtürmeleri önerilir.
Diyabet ek olarak, sinir hücrelerine de zarar verebilir. Kan şekeri yüksek olduğunda sinir hücreleri şişer ve bozunuma uğrar.
Vücutta organlara sinyaller taşıma görevini yerine getiremeyen sinir hücrelerinin hasar görmesi neticesinde ayaklarda ve bacakların aşağı kısımlarında karıncalanma, uyuşma, yanma, sızı ve zonklama hisleri oluşur. Bu konum diyabetik nöropati olarak adlandırılır. Kan şekeri düzeyi düzgüsel olduğunda nöropati bulguları azalır veya tamamen kaybolabilir.
Şeker hastalığının yol açtığı sinirlerin hasar görmesi ile beraber cinsel sağlık da bu durumdan negatif yönde etkilenebilir. Örneğin; erkeklerde sertleşme bozuklukları (iktidarsızlık), kadınlarda ise orgazma erişme kabiliyetinte azalma olabilir.
Kan şekerinin yüksek olması infeksiyonriskini artırabilir. Ufak kan damarlarındaki hasar deriye kafi kan gitmesine engel olur, vücudun mikroplara savaş sistemi yavaşlar. Bu iki konum da infeksiyon riskini artırmış olur. Diyabetik hastalara grip ve zatürre gibi hastalıklardan koruyucu aşı tedavileri yapılmalıdır
İnfeksiyonlar; ağız, akciğer, mesane, ve deri benzer biçimde bir çok yerdegörülebilir. Ciltte mantar oluşumuna eğilim artar. Ağızda oluşan infeksiyon diş eti hastalıklarına ve diğer diş problemlerına da neden olur. Şeker hastalarında sinirlerin zarar görmesi nedeniyle yaralanmalar ve kesikler herhangi bir ağrıya yol açmayabilir. Yaralanmaları fark etmeyen hastalar daha çabuk mikrop kapabilir.
Öte taraftan kan şekerinin yüksek olması vücudun infeksiyonlarla savaşıp yarayı iyileştirme yeteneğini zayıflatır. Bu konum deri dokularının ve öteki dokuların ölmesiyle neticelenebilir.
Özellikle tip 2 diyabet hastalığının başlangıcından itibaren vücuttaki “hiperinsulinemi”, vücutta bulunan tümör hücrelerinin daha hızlı büyümesine neden olarak hem yeni kanser oluşmasına aynı zamanda mevcut tümörlerin büyümesine yol sebep olabilir. Kanserli şeker hastalarının tedavilerinden pozitif neticelar almaları için doğru bir şekilde kan şekeri kontrolü sağlamaları önem teşkil etmektedir.
Çocuklarda şeker hastalığı emareleri nelerdir?
Diabetes Mellitus, insulin salgılanmasında veya tesirindeki yetersizlik sonucu gelişen şeker, yağ ve protein metabolizmasında deformasyona uğramış sonucu ortaya çıkan, kan şekerinin yükselmesi ile sonuçlanan ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Çocukluk çağı diyabetinin yüzde 97’si Tip 1 diyabettir.
Diyabetiklerin anne, baba ve kardeşlerinde diyabet sıklığının daha yüksek oluşu, biri diyabetli olan tek yumurta ikizlerinden diğerinde ihtimalin yüzde 50’ye yakın olması kalıtımı kanıtlar. Hastalığın ortaya çıkışında viral enfeksiyonlar, beslenme, toksinler ve stres benzer biçimde çevresel faktörler rol oynar.
Viral enfeksiyonlar direkt adacık hücrelerini hasara uğratarak ya da bağışıklık sistemini bozarak beta hücre harabiyetini başlatır. Kabakulak, kızamıkçık şeklinde salgınlar sırasında Tip 1 diyabet sıklığında artışlar görülmüştür.
Süt çocuklarında inek sütüne erken başlanması ile diyabet arasında ilişki kurulmuştur. Anne sütü ile beslenenlerde diyabet insidansının düşük olması, inek sütüne erken başlamanın diyabet gelişiminde tetikleyici olabileceğini destekleyen bir bulgudur.
Diyabetiklerin yüzde 80-90’ında adacık hücrelerine karşı antikor mevcuttur.
Yüzde 30-40’ında insulin antikorları saptanır. Bu bulgular vücudun kendi pankreas dokusuna karşı bir savaş başlatmış olduğunın göstergesidir. Doğrusu vücut kendi pankreas dokusunu artık yabancı bir doku şeklinde algılayıp onu vücuttan atmaya çalışmaktadır.
Tip I DM Gelişimi 6 Evrede Gelişir
Genetik yatkınlık vardır, adacık hücreleri sağlamdır.
Çevresel faktörler bağışıklık sisteminin çalışmasını bozar, vücut kendi pankreas hücrelerinin hasarlamaya başlar. İnsulin salgısı azalır fakat hemen hemen kan şekeri normaldir.
Hasar ilerler, metabolik bozukluk başlar.
OGTT bozuktur, açlık kan şekeri yükselmiştir.
Klinik diyabet ortaya çıkar. Bu evrede beta hücrelerinin yüzde 80’i harap olmuştur.
Beta hücrelerinin tamamı harap olmuştur.
Tip I Diyabet riskini azaltmak için:
Potansiyel diyabet hastalığının gelişimini önlemek için çevresel tetikçilerin yok edilmesi, annenin gebelik öncesi aşılanması ile gebelikte viral enfeksiyonların önlenmesi gerekir.
Anne sütü ile beslenmenin özendirilmesi çok önemlidir.
Bazı deneme aşamasında ilaçlar üzerinde çalışılmaktadır.
Çocukluklarda klinik gidiş:
Akut başlangıç
Remisyon (balayı)
Şiddetlenme
Tam diyabet aşamalarını izler.
Klinik Bulgular
Sık tuvalete çıkma, çok su içme, aşırı yeme ve kilo kaybı klasik bulgulardır. Bulgular günler, haftalar içinde gelişebilir. Genellikle bu süre bir aydan kısadır. Kimi zaman ilk dikkati çeken bulgu, idrar kontrolünü edinmiş çocuğun gece yatağını ıslatması olabilir. Sık rastlanan öteki bulgu yorgunluk ve letarjidir. Sıklıkla tablo direkt koma ile de ortaya çıkabilir.
Yeni tanı konmuş çocukların birçoğunda insulin tedavisine başlandıktan günler veya haftalar sonra insulin gereksiniminde azalma görülür (balayı dönemi). Bu dönemde pankreas harabiyetini yahut vücudun insülin ihtiyacını artıran enfeksiyon, travma gibi faktör ortadan kakmıştır. İnsulin salgılanmasında kısmi iyileşme başlamıştır. Bu dehemmiyet tedaviden genellikle 2-8 hafta sonra görülür. Bu geçici iyileşme aylarca sürebilir.
Nasıl Anlaşılır?
Klinik bulguların yanısıra rasgele alınan kanda glikoz seviyesinin 200 mg/dl üzerinde, açlık kan şekerinin 126 mg/dl üzerinde saptanması tanı koydurur.
Kan şekerinin yüksek olması, idrarda şeker ve keton saptanması ile tanı konur. -Çoğu defa OGTT tanı için gerekli değildir.
Kimi zaman travma veya enfeksiyona bağlı olarak hiperglisemi ve glikozüri görülebilir. Bu vakalarda söz mevzusu hastalık geçtikten sonrasında OGTT yapılmalıdır.
Tedavi
amaç: İyi bir metabolik kontrol ile normal gelişme ve gelişmenin sağlanması, akut metabolik komplikasyonlar ile beraber ileride gelişebilecek kronik komplikasyonların önlenmesidir.
Eğitim çocuğun yaşı, ilgisi ve ailenin sosyo-kültürel durumu dikkate alınarak verilmelidir. Diyabetik bir hastanın tedavi ve eğitimi bir ekip işidir.
Bu ekipte şu uzmanlar bulunmalıdır:
Uzman çocuk hekimi
Diyabet hemşiresi
Diyetisyen
Psikolog
Diyabetik çocuğun ailesi, öğretmeni ve okul doktoru hastalık mevzusunda bilgilendirilmelidir. Hasta ve ailenin devamlı eğitimi, yaşam boyu devam edecek olan hastalığın uygun tedavisi için şarttır.
Tedavi
Çocuk ve ailenin diyabet mevzusunda eğitimi önemlidir. Bu eğitimde şu bilgiler verilir:
İnsulin uygulama yöntemi ve enjeksiyon bölgeleri
İnsulin tipleri, doz ve değişiklikleri
Evde kan şekeri ölçümü
İdrarda şeker ve keton bakılması
Beslenme özellikleri, besin değişimleriEgzersiz yapmanın önemi ve prensipleri
Hipoglisemi ve hipergliseminin tanınması ve önlenmesi
İnsulin tedavide şarttır. Çoğul doz uygulamasının düzgüsel fizyoloji ile daha uyumlu olduğu, daha iyi bir metabolik denetim sağladığı ve damar hasarına bağlı komplikasyonları önlediği gösterilmiştir.
Kan şekerinin açlıkta 80-120(okul öncesi 100-140) mgl /dl değerleri arasında olması istenir.
Olası Komplikasyonlar
Akut: Ketoasidoz, hipoglisemi, sabah hiperglisemileri, insuline bağlı komplikasyonlar
Kronik: gelişme gelişme geriliği, nefropati, nöropati, retinopati-katarakt, eklem kısıtlılığı, hepatomegali vb.
Şeker hastalığında doğru beslenme nasıldır?
Diyabette tıbbi beslenme tedavisinin hastaların yaşam kalitesi için çok önemlidir. Uygulanan sağlıklı beslenme programı ile kan şekerinin istenilen seviyede tutulması ve kan yağlarındaki artışa engel olunması fakatçlanır. Doğru gıdaları tüketen hastalar, şeker hastalığının yol açabileceği diğer rahatsızlıklara yakalanma riskini de azaltmış olurlar.
Şeker hastalarının rejimi diyetisyenler tarafınca kişiye özel olarak belirlenmelidir. Zira şeker hastasının boyu, kilosu, kan şekeri oranı ve kullandığı ilaçlar, oluşturulacak beslenme programı için temel verileri oluşturur.
Şeker hastalarına yönelik oluşturulan günde 6 öğün olarak beslenme programı sayesinde, insülin dengeli bir halde kullanılmış olur, vücudun insülin ihtiyacı azalır, hasta ani şeker yükselmesi veya düşmesi gibi durumlarda da korunmuş olur. Öğün araları 2-2,5 saati aşmamalı, öğünlerde alınan kalori dengeli olmalıdır.
Şeker hastalarına sıradan karbonhidratlara nazaran, sindirimi daha uzun bir zamanda gerçekleşen kurubaklagilerl, sebze, tahıllı ekmek benzer biçimde ‘karmaşık karbonhidratlı’ besinler önerilir. Şeker hastalarına yönelik hazırlanan rejim geçici olmamalı, beslenme alışkanlığı haline getirilerek yaşam boyu devam ettirilmelidir.
Şeker hastalarına yönelik başlıca beslenme önerileri:
Margarinlerden uzak durulmalı; sadece zeytinyağı ve azca oranda tereyağı tercih edilmelidir. Izgara ve yağsızırmızı et vebeyaz ete öncelik verilmelidir.
Şeker hastaları her türlü şekere, kızartılmış ve kavrulmuş besinlere, fast foodlara mutfakta yer vermemelidir.
Hastaların beslenme programı B,C ve E vitaminleri yönünden varlıklı gıdalardan oluşmalıdır.
Diyetteki posa içeriği artırılmalıdır. Posa yüzdesinin fazla olması karbonhidrat emilimini yavaşlatır, bu vaziyet da şeker seviyesinin düzenlemesine pozitif yönde etki eder.
Meyveler kabukları soyulmadan tüketilmelidir.
Patates, havuç, pirinç şeklinde kan şekerini hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek gıdalardan kaçınılmalıdır.
Su tüketimi artırılmalıdır. Gün içerisinde en az 2-2,5 litre su tüketmeye dikkat edilmelidir.
Yemekler; ızgara, haşlama yada fırınlama yöntemi kullanılarak pişirilmelidir.
Mümkün olduğunca tatlandırıcı kullanılmamalıdır
Konserve, ev yapımı tuzlu salçalar, salamura şeklinde çok tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.
Açlık ve tokluk kan şekeri değerleri kaç olmalıdır?
Tokluk Kan şekeri düzgüsel kıymeti;
- Saat 140 mg/dl,
Saat 120 mg/dl veya altındadır.
Tokluk kan şekerinin 200 mg/dl seviyesinde veya üzerinde olması durumunda şeker hastalığı (diyabet) tanısı konur.
Açlık kan şekeri değerlerinde ise;
50/70mg/dl: hipoglisemi olabilir.
70/100mg/dl: normal, 100/125mg/dl değerlerinde ise gizli şeker olabilir.
126mg/dl üzeri: diyabet olabilir
Not: Açlık ve tokluk kan şekeri neticelarına yönelik genel değerlendirmeler mutlaka hekim tarafınca yapılmalıdır.
Şeker hastalığı bulaşıcı mı?
Şeker hastalığı da hipertansiyon ve hiperlipidemi (kolesterol yüksekliği) gibi kronik bir hastalıktır. Nitekim mikrobik ve bulaşıcı bir hastalık değildir. Şeker hastalığı kalıtsal olabileceği için aynı ailede birkaç kişide görülebilir;ancak bulaşıcı özelliği yoktur.
Şeker hastalığında insülin kullanımı bağımlılık yapar mı?
“İnsülin kullanımı bağlarımlılık yapar, başlandığında yine tabletlere dönmek mümkün olmaz.” düşüncesi mutlaka doğru değildir. Diyabet tedavileri ‘’bağımlılık’’ yapmaz. ‘’bağlarımlılık’’ kelimesi eskiden Tip 1 ve Tip 2 diyabet hastalıklarının yerine, ‘’insüline bağımlı’’ ve ‘’insüline bağımlı olmayan’’ diyabet terimleri kullanılması sebebiyle ortaya çıkan karışıklık ile yerleşmiştir. İnsülin tedavisi geri dönüşü olmayan bir tedavi değildir. Örneğin gebelikte insülin kullanan bir şeker hastası doğumdan sonrasında tabletlerine başlayabilir veya operasyon planlandığı için insüline geçilen hasta ameliyattan sonra yiyecek yemeye başladığında tabletlerine dönebilir. İnsülin ihtiyacı azalan diyabet hastaları da durumlarına bakılırsa endokrinolojik değerlendirme sonucu insülinden tablete dönebilirler.
İnsülin tedavisi böbreklere zarar verebilir mi?
İnsülin, vücudumuzda esasen bulunan ve eksik olduğundan şeker hastalığı oluşan hormondur, vücuda zararı yoktur. Vücuda zararlı olan ve körlük, böbrek yetmezliği gibi sorunlara neden olan ise uzun süre yüksek seyreden şeker düzeyleridir. Hastaların çoğu iğne korkusu nedeniyle insülin tedavilerine başlamaktan kaçındıkları ya da rejim düzenine uymadıkları ve ilaçlarını tertipli almadıkları için uzun süre yüksek seyreden şeker düzeyleri sonucunda organ hasarlarına neden olmaktadır.
Şekerli gıdalardan uzak duran kişilerin diyabet olma ihtimali yok mudur?
Şeker hastalığı aşırı şekerli gıdalar tüketildiği için değil, pankreastan insülin salınımı eksikliği yada vücutta insülin direnci olduğu için ortaya çıkar. Şeker hastalığı olanlarda ilaç tedavisine ek olarak rejimde şekerli besinler kısıtlanır ve pankreasa düzgüsel şeker düzeylerinin sağlanması konusunda yardımcı olunur.
Aşırı kiloluluk ve diyabet içinde iyi mi bir ilişki vardır?
Şeker hastalığında en önemli risk unsurü şişmanlık kısaca obezitedir. Bu konum dünyada genel olarak kabul gören “gövde kitle indeksine” göre kategorize edilmektedir. Buna bakılırsa özellikle santral obezitesi kısaca bel çevresi belirlenen oranların üzerinde olan kişilerde, 40 yaşından itibaren; başka herhangi bir risk unsurü aranmaksızın 3 yılda bir diyabet taraması yapılmalıdır. Sadece fazla şişman sadece şişman olmayan kişilerin, aşağıdaki risk gruplarından birinde yer almaları halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık araştırılmaları gerekir.
Birey şişman ise 40 yaşından itibaren diyabet için rutin tarama testleri yaptırmalı; fazla şişman yahut tombul ise aşağıdaki sorulardan birinin bile cevabı evet ise yine diyabet hastalığı için araştırılıp takibe alınmalıdır.
Birinci ve ikinci aşama yakınlarınızda diyabet var mı?
İri bebek (doğum tartısı 4000 gr ve üzerinde bebek) doğurdunuz mu?
Daha önceki gebeliklerinizde “gebelik diyabeti” tanısı aldınız mı?
Hipertansiyonunuz (kan basıncı: KB ≥140/90 mmHg) var mı?
Dislipideminiz (HDL-kolesterol ≤35 mg/dl yada trigliserid ≥250 mg/dl) var mı?
Daha önce şeker yükleme testi yaptırdınız ve değerlerinizin çok iyi olmadığı belirtildi mi?
Polikistik over sendromunuz var mı?
Herhangi bir damar hastalığınız var mı?
Hayata merhaba dediğunuzda doğum tartınız 2500 gramın altında mıymış?
Sedanter kısaca fiziksel aktivitenin minimum seviyede olduğu, hareketsiz bir yaşam seçiminız mı var?
Doymuş yağlardan varlıklı ve posa miktarı düşük gıdalardan oluşan “sağlıksız” bir beslenme alışkanlığınız mı var?
Psikiyatrik bir hastalığınız var ve bunun için ilaç kullanıyor musunuz?
Obez şeker hastaları beslenmede nelere dikkat etmeli?
Tip 2 diyabetli hastaların insülin tedavisi alsın veya almasın büyük çoğunluğu fazla kilolu ve obezdir. Beslenme programı hazırlanırken obez şeker hastalarının öncelikle fazla kilolarından kurtulması fakatçlanır. Obez şeker hastalarının beslenme tedavisinden pozitif sonuç alabilmeleri için aşırı kiloların nedenlerinin ortaya çıkarılması ve buna gore çözümler üretilmesi önemlidir.
Şeker hastalarında ayak bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Şeker hastalarında ayak bakımı çok önemlidir. Zira diyabetik hastaların diğer kişilere oranla ayaklarında problem yaşama olasılığı yüksektir.
Kan şekeri denetimünün uzun vadede sağlanamaması sinir uçlarının hasar görmesine yani nöropatiye niçin olmaktadır. His kaybı olduğunda batma, yanma, donma fark edilmeyebilir. Kaslar esnekliğini kaybeder, ayak parmaklarında ve tabanda şekil bozukluğu kaynaklanır.
Ayak bakımında dikkat edilmesi gereken hususlar:
Ayaklar her gün yıkanıp, herhangi bir yara veya renk değişikliği var mı diye dikkatlice denetim edilmelidir.
Ayak uzun süre infeksiyon riskine karşı sabun benzer biçimde bir kimyasala maruz bırakılmamalı, yumuşak bir havluyla kurulanmalıdır.
Ayak yıkama suyunun ısısı ölçülmelidir. Ayaklarda olan his kaybı şiddetli yanıklara yol açabilir.
Parmak aralarına krem sürülmemeli ve ıslak bırakılmamalıdır.
Ayakkabı giymeden önce içi kontrol edilmeli, evde dahi pamuklu çorapla gezilmelidir.
Tırnaklar düz bir halde kesilmelidir. Tırnak batması problemi varsa, tırnak kesme işlemini profesyonel bir bireyin yapması gerekir.
Ayakkabıların içi temiz tutulmalı, ılık bir bezle düzenli olarak temizlenmeli ve temizlendikten sonrasında mutlaka kurutulmalıdır.
Çıplak ayakla toprağa basılmamalıdır
Şeker hastaları kış mevsiminde nelere dikkat etmelidir?
Özellikle şeker hastalarının kış aylarında havaların soğumasıyla beraber beslenme düzeni, spor aktivitesi, vücut bakımı gibi pek çok konuda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Hava sıcaklığının düşmesiyle birlikte vücudun kalori harcaması ve buna bağlı metabolizma hızında azalma meydana gelir. Bu durum da kan şekeri ayarı bozulmasına neden olur.
Kan şekerini dengede tutan rejim ve ilaçlar da yaz aylarına oranla kış aylarında daha azca etkili olabilir. Nitekim kış aylarında hastalar kan şekerini bir dehemmiyet için sık kontrol etmeli, diyet ve tedavide oluşabilecek değişiklikleri hekimine danışmalıdır.
Hastalarda azalmış aktivite ve buna bağlı olarak öğün saatlerinde aksatılma yaşanması “hipoglisemi” denilen şeker düşüklüğüne sebebiyet verebilir. Diyabet hastaları kış aylarında da uzun süre aç kalmamaya öğün atlamamaya dikkat etmelidir.
Özellikle diyabetik nöropati gelişmiş hastalar ayaklarında devamlı üşüme hissi olabileceğinden soba ve öteki ısıtıcılara ayaklarını yakın ve uzun süre tutabilmektedir. Bu durum ayak yanıklarının kışın oldukça görülmesine davetiye çıkarmaktadır.
Şeker hastaları yaz mevsiminde nelere dikkat etmelidir?
Yaz aylarındaki yüksek sıcaklık sebebiyle birçok fizyolojik reaksiyon meydana gelmektedir. Yüksek sıcaklıkta nem ve buna bağlı yüksek basınç diyabet hastalarının sağlıklarını negatif yönde etkiler. Şeker hastalarının yaz aylarında çalışma programlarını ve tatil planlarını olabildiğince sıhhat durumlarını göz önüne alarak yapmaları önerilmekte, sıcaklığın yüksek olduğu saatlerde kapalı yerlerde bulunmaları, açık alanlarda ise mutlaka şapka kullanmaları gerekmektedir.
Şeker hastaları, hastalığını etkileyecek sorunları bilerek önlem alması durumunda yaz aylarında seyahat edebilir. Yaz aylarında deri ısısının artması neticesinde deri altına uygulanan insülinin etkisi daha hızlı meydana gelerek hipoglisemi riski artmaktadır. Bu durumla karşılaşan şeker hastalarının doktora başvurması ve insülin uygulama tekniklerine dair detaylı informasyon almaları gerekmektedir. Bununla beraber kullanılan insülin kalemlerinin çok iyi muhafaza edilmesi ve direk güneş ışınlarından uzak tutulması gerekmektedir.
Şeker hastalığı gözde ne gibi hasar yapmaktadır?
Katarakt, diyabeti olanlarda olmayanlara oranla daha çoğunlukla ve daha genç yaşlarda oluşmaktadır. Ayrıca, görme sinirini etkileyebilir ve göz kaslarında felçlere yol açarak paralitik göz kaymasına (şaşılık) yol açabilmektedir. Diyabetin en önemli komplikasyonu retina tutulumudur. Retinada ödem (su tutulması), kanama odakları ve yeni damarlanmaya yol açabilmektedir.
Bu yeni oluşan duyarlı damarlar da kanayarak göz içi kanama ve retina dekolmanı oluşturabilmaktedir. Hastalığın daha ileri evrelerinde de glokom (göz içi basıncının artması) oluşabilmektedir.
Hastalık ve komplikasyonları tedavi edilmezse körlükle neticelanabilmektedir. Şeker hastalarında genelde yavaşca ilerleyen görme azalması olabileceği şeklinde ani görme kayıpları da olabilir. Bununla birlikte, hastaların gözlerinde hasar başlamasına karşın görmeyle ilgili hiçbir şikayetleri olmayabilir. Bu da, şeker hastalarının muayenelerinin, diyabet uzmani ile beraber göz doktoru tarafından yapılmasının önemini göstermektedir.
Erken teşhis ve tedavi ve sık kontrollerle biroldukça şeker hastasında ciddi görme kayıpları engellenebilmektedir. Diyabetik hastalar görmelerinde azalma olmasını beklemeden göz doktoruna muayane olmaları gerekmektedir. Erken evrede tespit edilen lezyonlar daha etkin ve güvenli bir sekilde tedavi edilebilmektedir.
Kan şekeri düzeyi, hipertansiyon, kolesterol düzeyi ve öteki önemli tetkiklerin de şeker hastalığınızla ilgilenen tabip tarafından denetim altında tutulması gerekmektedir.
Şeker hastalığı ruhsal sorunlara yol açabilir mi?
Diyabet, ferdin fizyolojik yapısında birtakım değişikliklere niçin olmakla birlikte, ruhsal denge ve uyumunda da bazı sorunlara yol açabilmektedir. Özellikle hasta kişideki kaygı, stres, toplumsal ve toplumsal desteğin yetersiz olması, diyabet ile ilgili olumsuz neticelar doğurabilmektedir. Aynı şekilde ağır strese maruziyet, diyabete yatkınlığı olan kişilerde hastalığın ortaya çıkmasına da yol açabilmektedir.
Bazı araştırmalar diyabete yol açan faktörler içinde; yas, travma gibi olayların da yer aldığını göstermektedir. Diyabetli hastalarda duygusal tepkiler ve uyum kuvvetlikleri çoğunlukla görülmektedir.
Hastalık belirtileri, komplikasyonlar ve uygulanan tedavilerin yarattığı organik sıkıntı ile beraber; geleceğe yönelik kaygı, yeterliliğinin kaybedileceği ve başkalarına bağımlı hale gelinebileceği korkuları, gövde görünümünün bozulacağına ilişkin kaygılar; hastanın fiziksel, bilişsel ve duygusal işlevlerini ve toplumsal yaşamını negatif etkileyebilmektedir.
Diyabet tanısı sebebiyle demoralize olan hastalar; beslenme, tedavi yönetimi ve fizyolojik aktivitelere uyum konusunda güçlük çekebilir. Ruhsal durumdaki negatif değişiklikler stres hormonlarını artırarak kan şekeri düzeylerinde dengesizlik ve insülin tesirinde azalmaya niçin olabilir.
Tedaviye rağmen kan şekeri düzenlenmeyen hastalarda, stres ve kaygı önemli bir etkendir. Şeker hastalarında bir diğer dikkat edilmesi gereken sorun, yüksek kaygıdır. Kendine yetememe, bağlarımsız olamama, organlarında hasar olacağı, çevrenin ve ailenin desteğinin kaybolacağı gibi endişeler sık görülmektedir. Sadece bozukluk düzeyinde olan ile düzgüsel duygusal cevapı birbirinden ayırmak gerekir.
Diyabetik hastalarda yapılması gereken, psikiyatrik bozukluklar oluşmadan önleyici tedbirler almaktır. Ek olarak hastalığı odak noktasından kaldırıp, yaşam alışkanlıklarından birtakım değişikliklere gitmenin de önemli ölçüde faydası olacaktır. İşte bu değişimler şu şekilde sıralanabilir:
birey kendini iyi tanımalı, etkilendiği stres yapıcı vakaları saptamalı ve bunlara iyi mi yanıt vermesi icap ettiğinin farkında olmalıdır.
Stres yapıcı vakaların tamamından uzak duramaya büyük özen gösterilmelidir.
Stresten tamamen uzaklaşmak mümkün olmasa da, özellikle diyabete bağlı oluşabilecek sadece henüz oluşmamış komplikasyonlardan dolayı kaygı duyuluyorsa uygun başa çıkma yöntemleri geliştirmelidir.
Çevresi ile iyi ilişkiler kurarak, kendisine yakın gördüğü kişilerden destek almalıdır.
Keyif verici aktivitelere dahil olarak odak noktasını değiştirmelidir.
Bir hobi edinmek, kısa süreli bir seyahate çıkmak yahut gün içeresinde açık havada yürüyüş yapmak bile diyabetli hastaya iyi gelecektir.
Beyazperde, tiyatro yada arkadaş toplantıları şeklinde kişiyi sosyalleştirecek aktiviteler, kısa süreli de olsa zihinleri negatif ve kaygı yaratan düşüncelerden uzaklaştıracaktır.
Bütün bu alınan önlemlere karşın hastalığa uyum sağlamakta güçlük çekildiği durumlarda psikiyatrik yardım almak uygun olacaktır. Terapi desteği ve lüzumlu hallerde ilaç tedavisi, bu süreçte hastaların mevcut stres faktörleri ile baş etmelerini kolaylaştıracaktır.
Şeker hastalığı dilde uyuşma yapar mı?
Düşük kan şekeri veya hipogliseminin bir belirtisi de dilde yada dudaklarda ani uyuşma veya karıncalanma hissidir. Sonuç olarak diyabet ve düşük kan şekeri (hipoglisemi) , ağız ve dudak uyuşması şeklinde bir takım semptomlara yol açabilir.
Şeker hastalığı genetik mi?
Tip 1 ve tip 2 diyabetin farklı nedenleri mevcuttur. Hastalığa neden olan tek etkili genetik değildir. Örneğin tek yumurta ikizleri aynı genlere haizdir. Ancak bir ikizden biri tip 1 diyabetli olduğunda, diğeri en fazlaca yüzde 50 ihtimalle hastalığa yakalanır. Yineiİkizlerden biri tip 2 diyabetli olduğunda, diğerinde diyabetin oluşma riski en fazla dörtte üçtür.
Diyabetin görülme sıklığı, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı gibi sebeplerle hızla artıyor. Çalışmalar, 2035 yılında dünyada 600 milyona yakın diyabet hastasının olacağını öngörüyor. Türkiye’de 7 milyonun üzerinde diyabet hastası bulunuyor ve yaklaşık 3 milyon kişi ise diyabetli olduğundan haberdar değil.
Tıptaki en kurnaz hastalıkların başında gelen diyabet; dünya üzerindeki biroldukça insanı mağdur eder. Bir diğer adı şeker hastalığıdır. Net bir tedavisi olmayan bu hastalıktan müzdarip olanların hayatları boyunca beslenme ve yaşam tarzlarına dikkat etmesi şarttır. Diyabet yüzünden kalp, göz ve sinir sistemi olumsuz etkilenir.
Diyabet; bununla birlikte insülin eksikliği olarak da tarif edilebilir. İnsülinden dolayı metabolizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamaması olarak bilinen bu hastalık; tıbbi bakım gerektirir. Diyabet hakkında yapılan araştırmalar; Türkiye’deki her üç kişiden birisinin gizli şekere sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Diyabetten Korunmak Adına Neler Yapılmalıdır?
Her şeyden önce, insanların kilo almamaya dikkat etmesi gerekir. Bir başka deyişle, boy ve kilo arasında doğru orantı olmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmaya çalışılmalıdır. Beslenme düzeni; diyabetten korunmak isteyenlerin dikkat etmesi ihtiyaç duyulan bir diğer husustur. Kafi ve dengeli beslenmek şarttır. Buna ek olarak, uzmanlara göre gmeşhurk enerjinin yüzde 25’i yada 30’u yağlardan sağlanmalıdır. Şeker; insan sağlığına zararı dokunandır. Bu noktada, günlük şeker tüketimi; maksimum yüzde 10 olmalıdır. Hem şeker bununla beraber karbonhidrat tüketimi; gmeşhurk yüzde 10’u aşmamalıdır. Ek olarak, basit karbonhidrat yerine daha çok tam tahıl ürünleri ve kuru baklagiller tercih edilmelidir. Şeker miktarı kadar dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan bir diğer husus ise tuz miktarıdır. Bu noktada, günlük tuz tüketimi; beş gramı aşmamalıdır.
Diyabet; bireyin nasıl beslendiği ile yakından alakalı olan bir hastalıktır. Fakat, yalnızca düzenli ve dengeli beslenme ile çözülebilecek bir sorun değildir. Bu noktada, kişinin fiziksel olarak aktif olması şarttır. Haftanın minimum beş günü averaj yarım saat süreyle egzersiz yapılmalıdır. Bilhassa tempolu adım atma egzersizleri tercih edilmelidir. Ek olarak, fazla kilosu olanların egzersiz sıklığını arttırması gerekir. Birçok birey; sigaraya ve alkole bağlarımlı bir hayat yaşar. Bu aşamada, diyabet riskinden uzaklaşmak isteyenlerin sigara ve alkol kullanmaması tavsiye edilir.
Tip 1 diyabetin tedavisi için etkin bir yöntemin olmadığını söylemek gerekir. Sadece, diyabetin komplikasyonlarından korunmak için birtakım önlemler alınabilir. Her şeyden önce, kişiye diyabet teşhisi olabildiğince erken konmalıdır.
Diyabet Hangi negatif Durumlara Sebep Olur?
Şeker hastalığı ile ilgili olarak merak edilen çok fazla detay vardır. Uzmanlar; diyabetin vücudun kan şekerini uygun bir şekilde kullanamaması bulunduğunu ifade ederler. Buna ek olarak, insülin eksikliği veya yetersizliği de diyabet tanımlarından birisidir. Kanda şeker miktarı artar. Şeker; idrar yoluyla dışarı atılır. Diyabet ile ilgili bazı detaylar örutubet taşır. Örneğin, bazı insanların kan şekeri olması gerekenden yüksektir. Fakat, bu kişilere diyabet teşhisi konması mümkün olmayabilir. Bu aşamada, kan şekeri yüksek olan sadece diyabet sınırları içinde olmayan kişilere gizli şeker hastası adı verilir. Bu tür kişiler; ortalama 10 yıl içinde Tip 2 diyabet hastalığı ile karşılaşırlar.
Diyabet; kendisini bazı belirtilerle gösteren bir hastalıktır. Devamlı olarak susama, aşırı halsizlik, iştahsızlık, çok yeme isteği, bulanık görme, kaşıntı, yaraların geç iyileşmesi şeklinde faktörler; önemli diyabet belirtileri içinde yer alır. Bunun yanı sıra, kişinin vücudundaki yaraların iyileşmemesi de önemli bir diyabet emaresidir.
Diyabet yüzünden insanlar hiç beklemedikleri kadar kötü şeylerle karşılaşabilirler. Bilhassa ayak ülseri çok ciddi bir sorundur. Çünkü, bundan dolayı bazı insanoğluın ayağı kesilir. Ek olarak, diyabet; böbrek yetmezliğine de sebep olur. Uzuv kayıplarına ve körlüğe de rastlanabilir. Hatta, dünyada her 15 saniyede iki kişinin diyabete bağlı rahatsızlıklar yüzünden yaşamını kaybettiği belirlenmiştir.